Bir Avuç ile uzaklar yakın!
Ramazan ayının o manevi iklimi hepimizi sarıp sarmalarken , kalbimizi meşgul eden en güzel sorulardan biri de şüphesiz ki fitrenin ne zaman verileceğidir. Bu soru, aslında sadece bir zamanlama meselesi değil, aynı zamanda bir kardeşlik köprüsü kurma, bir tebessüme vesile olma arzusunun en somut ifadesidir. Paylaşmanın, yardımlaşmanın ve bir olmanın en derin anlamını idrak ettiğimiz bu mübarek günlerde, fitre ibadetini en doğru ve en faziletli şekilde yerine getirmek, hepimizin ortak gayesidir. Peki, her yıl Ramazan ayında gündeme gelen bu ibadet, "fıtır sadakası" tam olarak nedir? Gelin, bu önemli konuyu tüm detaylarıyla, samimiyetle ve kalpten bir dille ele alalım.
Fitre, ya da diğer adıyla fıtır sadakası, kelimenin tam anlamıyla Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrüdür. İslam dininde oruç tutan Müslümanların, Ramazan ayının sonunda, Ramazan Bayramı'na ulaşmanın bir teşekkürü olarak verdikleri vacip bir sadakadır. Bu sadaka, oruçluyken istemeden yapılan hatalardan, söylenen boş sözlerden arınmak için bir kefaret niteliği taşır. Tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi tertemiz bir şekilde bayrama girmek niyetiyle verilir.
Fıtır sadakası, sadece oruç tutanların değil, nisap miktarı mala sahip olan her Müslüman için vaciptir. Yani, temel ihtiyaçlarının (barınma, gıda, giyim gibi) dışında belli bir mal varlığına sahip olan her Müslüman, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için fitre vermekle yükümlüdür. Bu, zengin ile fakir arasında bir denge kurmayı, bayram sevincinin tüm toplumda paylaşılmasını amaçlar.
Fıkıh alimleri, fitrenin vacip olduğu an konusunda oldukça net bir çerçeve çizmişlerdir. Fitrenin vacip olduğu an, Ramazan Bayramı'nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla başlar. Yani, bayram sabahı namaz vaktinin girmesiyle birlikte, nisap miktarı mala sahip olan her Müslüman için fitre vermek zorunlu hale gelir. Bu an, bir yıl boyunca tutulan oruçların kabulü için bir dua, yapılan ibadetlerdeki kusurların affı için bir umut kapısıdır.
Ancak, "vacip olduğu an" ile "verilmesi en faziletli olan an" arasında ince bir çizgi vardır. İslam alimlerinin büyük çoğunluğu, fitrenin bayram namazından önce verilmesinin en doğru ve en sevap olan davranış olduğunda hemfikirdir. Çünkü fitrenin asıl amacı, ihtiyaç sahibi bir kardeşimizin bayram sabahına yiyecek endişesi olmadan, sevinçle ve huzurla uyanmasını sağlamaktır. Düşünsenize, siz bayram namazına giderken, verdiğiniz fitreyle bir evde bayram kahvaltısı hazırlanıyor, bir çocuğun yüzü gülüyor. İşte bu, ibadetin ruhuna en uygun olanıdır. Abdullah İbn Ömer'den (r.a.) rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) fitrenin, insanlar bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emrettiği belirtilir.
Fitreyi, vacip olduğu andan, yani bayram sabahından önce, Ramazan ayının içinde herhangi bir gün verebilirsiniz. Hatta Ramazan'ın başından itibaren vermek de caizdir. Bu, özellikle yardım kuruluşları aracılığıyla fitresini ulaştırmak isteyenler için büyük bir avantajdır. Fitreyi Ramazan ayının içerisinde, özellikle son günlerini beklemeden vermek, pek çok hikmeti içinde barındırır. Bu, sadece bir mali ibadeti yerine getirmek değil, aynı zamanda Ramazan'ın ruhunu, o paylaşma ve kardeşlik iklimini ayın tamamına yaymaktır. Erken verilen fitre, hem alan için bir ferahlık, hem de veren için bir huzur kaynağıdır.
Peki, Ramazan bitti, bayram geçti ama fitreyi vermeyi unuttuk. Bu durumda ne olacak? Fitre borcu ortadan kalkar mı? Hemen belirtelim ki, fitreyi zamanında, yani bayram namazından önce verememiş olmak, bu yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Fitre, zimmete geçmiş bir borçtur ve ilk fırsatta mutlaka ödenmesi gerekir. Zamanında ödenmediği için sevabı azalmış olsa da, borç olarak baki kalır. Bayramdan sonraya kalan fitre, artık "fıtır sadakası" olarak değil, normal bir "sadaka" olarak ödenmiş olur. Yani, oruçtaki kusurlara kefaret olma ve bayram sabahı sevincine ortak etme gibi o özel faziletleri kaçırılmış olur. Ancak bu, "artık vermenin bir anlamı yok" demek değildir. Tam aksine, bu borçtan bir an önce kurtulmak gerekir.
Fıtır sadakası, dinen yoksul sayılan kişilere verilir. Yani nisap miktarı mala sahip olmayan, temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken kimseler fitre alabilir. Fitre, usûl (anne, baba, dede, nine) ve fürû (çocuklar, torunlar) denilen yakın akrabalara, eşe ve kardeşlere verilmez. Ancak diğer akrabalar, komşular ve tanıdıklar arasında ihtiyaç sahibi olanlara verilebilir. Yardım kuruluşları aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması da günümüzde yaygın ve faziletli bir uygulamadır.
Bir Avuç Derneği olarak, sizlerden emanet aldığımız fitreleri tam da bu ruhla, bayram sabahı namazdan önce gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Ekiplerimiz, önceden titizlikle belirlediğimiz ailelere, o bayram coşkusunu eksiksiz yaşayabilmeleri için fitrelerinizi ulaştırıyor. Unutmayın, iyiliğin zamanı yoktur ve bir kalbe dokunmanın her anı çok kıymetlidir. Fıtır sadakası da bu iyilik ve dayanışma ruhunun en güzel sembollerinden biridir.