Bir Avuç ile uzaklar yakın!
Kurban Bayramı'nın o manevi atmosferi yaklaştığında, kalplerimizde bir yandan coşku bir yandan da Rabbimize karşı olan sorumluluklarımızın tatlı bir telaşı belirir. Bu sorumlulukların en önemlilerinden biri de, hiç şüphesiz, belirli şartları taşıyan Müslümanlar için yerine getirilmesi gereken Vacip Kurban ibadetidir. Bu ifade, sadece bir hayvan kesiminden çok daha derin anlamlar taşır; Allah'a olan teslimiyetin, şükrün ve O'nun rızasını kazanma arzusunun somut bir tezahürüdür aslında. Vacip kurban, bizlere Hz. İbrahim'in sadakatini, Hz. İsmail'in teslimiyetini hatırlatırken, aynı zamanda toplumdaki yardımlaşma ve dayanışma ruhunu da zirveye taşıyan, müminler için büyük bir fırsat ve imtihandır. Bu ibadetin özünde, sahip olduklarımızdan Allah yolunda infak etme, O'nun verdiği nimetlere karşı bir teşekkür sunma ve en önemlisi O'na yakınlaşma gayesi yatar. Bir nevi, 'ben de buradayım, emrindeyim Rabbim' demenin bir yoludur.
Vacip kurban, adından da anlaşılacağı üzere, belirli şartları haiz olan Müslümanların Kurban Bayramı günlerinde kesmekle yükümlü oldukları kurbandır. Fıkıh terminolojisinde "udhiyye" olarak da bilinen bu ibadet, özellikle Hanefi mezhebine göre, nisap miktarı mala sahip olan her hür, mukim (yolcu olmayan), akıl baliğ Müslüman için kesin bir gerekliliktir. Buradaki "vacip" kelimesi, farz kadar kesin olmasa da sünnetten daha kuvvetli bir yükümlülüğü ifade eder ve terk edilmesi durumunda kişi sorumlu olur. Bu, sıradan bir gelenek değil, doğrudan doğruya Rabbimizin bizden istediği, O'na yakınlaşmamıza vesile olan mali bir ibadettir. Dolayısıyla, bu ibadeti yerine getirirken hem niyetimizin halis olması hem de şartlarına uygun hareket edilmesi büyük önem taşır. Kurban, sadece et elde etmek için değil, öncelikle Allah rızasını kazanmak için kesilir; bu şuur, ibadetin kabulü için olmazsa olmazdır.
Peki, kimler vacip kurban kesmekle yükümlüdür sorusunun detaylarına inecek olursak; öncelikle kişinin Müslüman olması, akıl sağlığının yerinde ve ergenlik çağına ulaşmış olması gerekir. Bunun yanı sıra, Hanefi mezhebine göre seferi durumda olmaması, yani yolcu hükmünde bulunmaması da şarttır. En kritik ölçüt ise nisap miktarı mala sahip olmaktır. Nisap, dinen zengin sayılmanın alt sınırıdır ve temel ihtiyaçları (havâic-i asliyye) ve borçları dışında 80.18 gram altın veya bu değerde mal veya paraya sahip olmayı ifade eder. Bu malın üzerinden bir yıl geçmiş olması (zekâtta olduğu gibi) şart değildir; Kurban Bayramı günlerinde bu miktarda bir servete sahip olmak, kurbanın vacip olması için yeterlidir. Bu durum, Allah'ın kişiye lütfettiği bir zenginliğin şükrünü eda etme ve bu nimeti başkalarıyla paylaşma fırsatıdır. Yani, aslında bu bir yük gibi görünse de, paylaşmanın ve şükretmenin kapılarını aralayan bir rahmet vesilesidir.
Vacip kurbanın kesim vakti de bellidir. Kurban Bayramı'nın birinci, ikinci ve üçüncü günleri, bayram namazının kılınmasından sonra başlayıp üçüncü günün akşamına kadar devam eden süre içerisinde kesilmelidir. Bazı İslam alimleri, dördüncü günün akşamına kadar da kesilebileceğini belirtmişlerdir, ancak genel kabul ilk üç gün üzerinedir. Önemli olan, bu belirlenen vakit dilimi içerisinde kurbanın kesilmiş olmasıdır. Vaktinde kesilemeyen bir vacip kurbanın ise daha sonra bedelinin sadaka olarak verilmesi gerekir ki bu, kurban ibadetinin yerine geçmez, sadece zimmetteki borcu düşürür. Bu yüzden, imkanı olan her Müslümanın bu önemli ibadeti zamanında ve usulüne uygun bir şekilde yerine getirmesi, hem dini bir sorumluluğu ifa etmesi hem de bayramın o manevi bereketinden tam anlamıyla istifade etmesi açısından son derece mühimdir. Her bir detayıyla düşünülmüş bu ibadet, müminin hayatına disiplin ve sorumluluk bilinci de katar.
Vacip kurban ibadetinin ardında yatan pek çok hikmet ve güzellik bulunmaktadır. Bu ibadet, en başta bizlere Allah'a olan koşulsuz itaati ve teslimiyeti öğretir. Hz. İbrahim'in (a.s.) Allah'ın emrine boyun eğerek biricik oğlu Hz. İsmail'i (a.s.) kurban etmeye niyetlenmesi, ardından Cebrail (a.s.) aracılığıyla bir koç gönderilmesi hadisesi, kurbanın temelini oluşturur. Bu, Allah'a olan sadakatin ve O'nun emirlerine uymanın en ulvi örneğidir. Dolayısıyla, vacip kurban kesmek, bu büyük peygamberlerin izinden gitmek, onların teslimiyetini ve Allah'a olan yakınlığını örnek almak anlamına gelir. Aynı zamanda kurban, nefsi terbiye etmenin, mal sevgisini kalpten söküp atmanın ve Allah yolunda fedakarlıkta bulunmanın bir göstergesidir. Kesilen kurbanın kanı akıtılırken, aslında mümin günahlarından arınmayı, nefsani arzulardan uzaklaşmayı niyet eder.
Günümüz şartlarında, özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok kişi için kurban kesimini bizzat organize etmek, uygun bir hayvan bulmak, kesim ve dağıtım süreçlerini yönetmek oldukça meşakkatli olabilmektedir. İşte tam da bu noktada, Bir Avuç Derneği gibi güvenilir ve şeffaf çalışan kurumlar devreye girmektedir. Derneğimiz, siz değerli hayırseverlerin vacip kurban ibadetlerini en doğru şekilde yerine getirebilmeleri için vekâletle kurban organizasyonları düzenlemektedir. Bizlere emanet ettiğiniz kurban vekâletleriniz, İslami usullere ve hijyen kurallarına harfiyen uyularak, alanında uzman kişiler tarafından, veteriner kontrolünde kesilmektedir. Derneğimiz, kurbanlık hayvanların seçiminden başlayarak, kesim anına ve etlerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasına kadar her aşamada büyük bir titizlik ve sorumlulukla hareket eder. Amacımız, sizlerin bu önemli ibadetini layıkıyla yerine getirmenize yardımcı olurken, aynı zamanda bayram sevincini ve bereketini gerçek ihtiyaç sahipleriyle buluşturmaktır.
Bir Avuç Derneği aracılığıyla yerine getireceğiniz vacip kurbanlarınız, sadece bir ibadetin ifası olmakla kalmaz, aynı zamanda kilometrelerce ötedeki, belki de hiç tanımadığınız bir kardeşinizin sofrasına ulaşan bir lokma, yüzünde beliren bir tebessüm olur. Derneğimiz, bağışladığınız kurbanların etlerini, yurt içinde ve yurt dışında, özellikle kriz ve yoksulluk bölgelerinde yaşayan, bayramdan bayrama et yüzü gören veya hiç göremeyen muhtaç ailelere, yetimlere ve mazlumlara ulaştırır. Bu, bir yandan sizin vacip olan bir ibadeti yerine getirmenizi sağlarken, diğer yandan da toplumsal adaletin ve kardeşliğin tesisine katkıda bulunur. Düşünün ki, sizin adınıza kesilen bir kurban, belki de bir yetimin bayram sabahı yaşadığı en büyük mutluluk oluyor. Bu paylaşmanın verdiği manevi haz, hiçbir maddi değerle ölçülemez. Sizler de vacip kurbanlarınızı Bir Avuç Derneği'ne vekâlet vererek, hem bu ulvi görevi yerine getirebilir hem de bir iyilik hareketinin parçası olabilirsiniz. Unutmayın, bir avuç iyilik, binlerce kalpte umut yeşertir.