Bir Avuç ile uzaklar yakın!

Zilzal Suresi Anlamı

Kıyamet... O dehşetli gün... Yerin o büyük sarsıntıyla sarsılacağı, içindeki her şeyi dışarı atacağı o an... Kur'an-ı Kerim'in en sarsıcı ve düşündürücü surelerinden biri olan Zilzal Suresi, bizlere tam da bu anı anlatır. Sadece birkaç ayetten oluşmasına rağmen, manasının derinliğiyle kalplerde bir ürperti, zihinlerde ise bir muhasebe kapısı aralar. Çoğumuz bu sureyi depremle ilişkilendirsek de aslında çok daha büyük bir "sarsıntıdan", yani dünyanın sonundan ve hesap gününün başlangıcından bahseder. Bu yazımızda, her bir ayetiyle bizlere hem dünya hayatının geçiciliğini hem de ahiret sorumluluğunu hatırlatan Zilzal Suresi Anlamı üzerine derinlemesine bir yolculuğa çıkacağız. Bu öyle bir yolculuk ki, attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün ve yaptığımız her amelin ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha idrak etmemizi sağlayacak.

Yerin O Büyük Sarsıntısı ve İnsanın Şaşkınlığı

Surenin ilk ayetleri, "İzâ zülziletil ardu zilzâlehâ..." diye başlar; "Yeryüzü o kendine has sarsıntısıyla sarsıldığı zaman...". Bu ayet, aklımıza hemen yaşadığımız coğrafyanın bir gerçeği olan depremleri getirse de, anlatılan aslında bundan çok daha öte bir manzaradır. Bu, bildiğimiz, tecrübe ettiğimiz hiçbir sarsıntıya benzemeyen, dağları yerinden oynatan, yeryüzünün tüm düzenini altüst eden o nihai sarsıntıdır. Düşünsenize, ayaklarınızın altındaki toprağın, o güvendiğiniz, üzerine binalar, şehirler kurduğunuz yerin dile geldiğini... Surenin devamında "Ve ahrecetil ardu eskâlehâ" buyrulur, yani "Ve yer, ağırlıklarını dışarı çıkardığı zaman". Bu ağırlıklar sadece madenler, hazineler değil; aynı zamanda kabirlerdeki ölüler, yani toprağın emanet aldığı bedenlerdir. İnsan, bu akılalmaz hadise karşısında "Vekâlel insânu mâ lehâ?" diye sorar: "Buna ne oluyor?". Bu soru, insanın o andaki çaresizliğinin, hayretinin ve korkusunun en net ifadesidir. Her şeyi kontrol edebileceğini sanan, dünyaya hükmettiğini düşünen insanoğlunun, ilahi kudret karşısındaki acizliğinin bir itirafıdır.

Bu ayetler, bizlere Bir Avuç Derneği olarak neden yollara düştüğümüzü de hatırlatıyor. Ne zaman bir deprem haberiyle yüreğimiz yansa, enkaz altında bir canın kurtarılma umuduyla dualar etsek, Zilzal Suresi'nin bu ilk ayetleri zihnimizde canlanır. O büyük sarsıntıdan önce, küçük sarsıntılarla imtihan oluruz aslında. Ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketlerinde, o "Buna ne oluyor?" diyen kardeşlerimizin çığlıklarını duyduk. İşte o an, dernek olarak tüm gücümüzle sahaya koştuk. Çünkü biliyoruz ki, o büyük hesap gününde yeryüzü konuşmaya başladığında, "Biz bu sarsıntıyı yaşayan kardeşlerimizin yanındaydık, bir tas çorba, bir battaniye ile onların yaralarını sarmaya çalıştık" diyebilmenin, o günün şahitleri arasında yer almanın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yeryüzü, sadece kötülüklere değil, yapılan iyiliklere de şahitlik edecektir. Bu bilinçle, her bir yardım kolisini, her bir sıcak yemeği, o büyük günün şahitleri arasına birer imza gibi bırakmaya gayret ediyoruz.

İnsanın şaşkınlığı, aslında dünyaya ne kadar bağlandığının da bir göstergesidir. Kurduğu düzenin, sahip olduğu malın mülkün bir anda nasıl da anlamsızlaşabildiğini görür. O gün, ne makamın ne de servetin bir önemi kalacaktır. Önemli olan tek şey, o sarsıntıdan önce kalplerde ve dünyada bıraktığımız izlerdir. Yeryüzü haberlerini anlatmaya başladığında, bizim hakkımızda ne söyleyecek? İşte bütün mesele budur. Bu yüzden, her anımızı bir imtihan bilinciyle yaşamak, ayağımızın altındaki bu yeryüzünü güzel amellerle, hayırla ve hasenatla süslemek zorundayız. Çünkü o gün geldiğinde, pişmanlık fayda etmeyecek, insanın "Buna ne oluyor?" şaşkınlığı, yerini amellerin ortaya döküldüğü büyük bir gerçekliğe bırakacaktır.

Zerre Miktarı Hayır ve Şerrin Hesabı

Surenin belki de en vurucu, en çok bilinen ve bizleri en derinden sarsması gereken ayetleri son iki ayetidir: "Fe men ya’mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve men ya’mel miskâle zerratin şerran yerah." Yani, "Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse, onun cezasını görecektir." Zerre... Gözle görülemeyecek kadar küçük, en hafif ağırlık birimi... Rabbimiz, bu ayetlerle bizlere ilahi adaletin ne kadar hassas bir teraziye sahip olduğunu anlatıyor. "Bundan ne olacak ki?" diyerek küçümsediğimiz bir tebessüm, "Kimse görmedi" diyerek işlediğimiz küçücük bir günah... Hiçbirinin kaybolmadığı, hepsinin o büyük günde karşımıza çıkacağı gerçeğiyle yüzleştiriyor bizleri. Bu, müthiş bir umut ve aynı zamanda büyük bir uyarıdır.

Bir Avuç Derneği'nin ismindeki "bir avuç" ifadesi de aslında bu "zerre" bilincinden ilham alır. Bazen bir avuç unun bir ailenin bir günlük ekmeği olduğunu, bir avuç tebessümün yetim bir çocuğun dünyasını aydınlattığını biliriz. Bizler, o "zerre miktarı hayrın" peşindeyiz. Yaptığımız yardımları, açtığımız su kuyularını, dağıttığımız kurban etlerini asla yeterli görmeyiz, ancak her birinin o ilahi terazide bir ağırlığı olduğuna tüm kalbimizle inanırız. Afrika'da bir su kuyusundan su içen bir çocuğun dudaklarındaki tebessüm, kilometrelerce öteden gönderilen bir adak kurbanıyla doyan bir ailenin duası... Bunlar, belki dünya ölçeğinde küçük görünen ama manevi değeri paha biçilmez olan zerrelerdir. Siz değerli bağışçılarımızın yaptığı her katkı, ne kadar küçük olursa olsun, işte bu ayetin müjdesine nail olma arzusunun bir yansımasıdır. Unutmayalım ki, okyanuslar da su damlalarından oluşur. Zerreler birikerek dağlar gibi hayırlara dönüşebilir.

Aynı şekilde, şer için de aynı hassasiyet geçerlidir. Küçümsenen bir gıybet, önemsenmeyen bir kalp kırma, görmezden gelinen bir haksızlık... Hepsi o "zerre miktarı şer" heybesinde birikir. Bu ayetler, insanı sürekli bir otokontrol mekanizması içinde yaşamaya davet eder. Yalnızken, kalabalıktayken, gece veya gündüz... Her an kaydedildiğimizin bilinciyle hareket etmemizi sağlar. Bazen bir kardeşimiz gelir, "Derneğe sadece 5 lira bağışlayabildim, kusura bakmayın" der. Biz ona hep şunu söyleriz: "Asıl o 5 liranın samimiyeti, belki de binlerce liralık gösterişli bir yardımdan daha ağırdır Allah katında." Çünkü önemli olan miktar değil, o zerreye yüklenen niyettir. Niyetin samimiyeti, zerreyi dağ yapar. İşte bu yüzden, yaptığınız hiçbir iyiliği küçümsemeyin ve işlediğiniz hiçbir kötülüğü de önemsiz sanmayın. Terazi o kadar hassas ki, her şey hesaba katılacak.

Amellerin Ortaya Döküldüğü O Gün

Surenin orta kısmında, yerin neden sarsılıp haberlerini anlatacağı açıklanır: "Bi enne rabbeke evhâ lehâ." Yani, "Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir." Yeryüzü, keyfi olarak değil, Allah'ın emriyle konuşacaktır. O gün, tüm mazeretlerin bittiği, tüm sırların ifşa olduğu bir gündür. "Yevme izin yasdurun nâsu eşhtâten li yurav a’mâlehum." "O gün insanlar, amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük pörçük (kabirlerinden) çıkacaklardır." Herkes, dünyada ne ektiyse onu biçeceği o meydana, gruplar halinde sevk edilecektir. İyiler iyilerle, kötüler kötülerle... Kimse kimsenin yükünü taşıyamayacak, herkes kendi amel defteriyle baş başa kalacaktır.

Bu tablo, insana dünyadaki en büyük yatırımın "salih amel" biriktirmek olduğunu gösterir. Bir Avuç Derneği olarak bizler, yürüttüğümüz her faaliyeti, o güne bir hazırlık, amel defterimize kaydedilecek güzel bir anı olarak görüyoruz. Bir yetimin başını okşarken, aslında o gün kendi hesabımızı kolaylaştırma niyeti taşıyoruz. Bir su kuyusunun temelini atarken, cennetteki bir köşke talip olmanın hayalini kuruyoruz. Çünkü biliyoruz ki, dünyada yapılan her iyilik, ahirete gönderilmiş bir mektuptur. Ve o gün, o mektupların hepsi açılacak. O gün, "Keşke daha çok yapsaydım" dememek için bugünden tezi yok, daha çok çalışmalı, daha çok koşturmalıyız. İnsanların amellerinin kendilerine gösterileceği o gün, utanacak değil, sevinecek yüzlerden olmayı Rabbimizden niyaz ediyoruz.

Amellerin gösterilmesi, sadece bir film şeridi gibi izletilmesi demek değildir. O amellerin sonuçlarıyla yüzleşmek demektir. Yaptığımız iyiliğin serinliğini hissetmek, işlediğimiz kötülüğün ateşini tatmak demektir. Bu yüzden Zilzal Suresi, bizleri pasif bir bekleyişe değil, aktif bir iyilik hareketine davet eder. Bir yerde bir ihtiyaç varsa, oraya koşmak; bir yerde bir zulüm varsa, ona karşı durmak; bir yerde bir aç varsa, onu doyurmak... İşte bunlar, o gün bize gösterilecek amellerdir. Derneğimizin çatısı altında bir araya gelen her bir gönüllümüz ve bağışçımız, bu şuurla hareket etmektedir. Bizler, amellerin ortaya döküleceği o gün, Rabbimizin huzuruna yüzü ak, defteri hayırlarla dolu bir "Bir Avuç" insan olarak çıkabilmenin derdindeyiz. Gelin, bu yolda hep birlikte yürüyelim. Zerreleri biriktirelim ve o büyük güne en güzel amellerle hazırlanalım.


Anasayfa

Giriş/Üye

Hesap No

Bağış Yap

Sepetim